Category: Sağlıklı Yaşam

DEMİR EKSİKLİĞİ ANEMİSİ

DEMİR EKSİKLİĞİ ANEMİSİ

 
 
 

  • Yorgunluk ve halsizlik
  • Unutkanlık, bellek zayıflığı
  • Sinirlilik
  • Depresyon
  • Konsantrasyon bozukluğu
  • Tırnak ve saçlarda düzleşip kırılmalar
  • Çarpıntı ve nefes darlığı
  • Bağışıklılık sisteminde zayıflık
  • Solgun kuru bir cilt ve ağız çevresinde çatlaklar ile kendini gösterebilir.

Yukarıda sayılan maddelerden 3 veya daha fazla belirti hissediyorsanız, muhakkak rutin kan tetkiklerinizi yaptırarak doktor muayenesinden geçmeli ve beslenme alışkanlıklarınızı gözden geçirmelisiniz. Peki bu belirtiler yok ama demirden zengin nasıl beslenmeliyim bilmek istiyorum derseniz:

  • Etin yanında bol salata tüketin: Demir içeriği yüksek besinler arasında ilk sırada et ve et ürünleri yer almaktadır. Etin yanında C vitamini içeren bol limonlu yeşil salata tüketmeniz de demir emilimini artırmaya yardımcı olduğunu unutmayın.
  • Her güne 1 adet haşlanmış yumurta tüketin. Yumurtanın C vitamininden zengin maydanoz, tere gibi besinlerle tüketmeniz hem içerisindeki demir emilimini arttırmakta hem de bağışıklık sisteminizi korumanıza destek olmaktadır.
  • Tahıl ve kurubaklagilleri beraber tüketmelisiniz. Buğday, arpa, yulaf, pirinç, çavdar ve mısır gibi tahıllar, A ve B vitamini ile yüksek oranda demir içermektedir. Tahıllar özellikle kuru baklagiller ile birlikte tüketildiği zaman demir deposu haline gelmektedir.
  • Pekmezin de demir içeriği yüksek ama tüketim sıklığına dikkat! 1 tatlı kaşığında 1 mg demir bulunan pekmezide C vitamini yüksek olan kivi veya portakal ile birlikte tükettiğiniz zaman demir emilimi artmaktadır. Ama yüksek kalorisinden dolayı porsiyon kontrolü yapmayı unutmayın!

 
Günlük Demir Gereksinmesi
Erkekler için 10 mg, kadınlar için 18 mg, gebelik dönemi için 27 mg, emzirme dönemi için 18 mg, ergenlik dönemi için 15 mg’dır.
 
Kadınlarda 1 günlük demir gereksinmesini hangi besinlerle sağlayabiliriz derseniz:
4 adet köfte(120 g)= 3,6 mg
1 adet yumurta ile menemen= 1.6 mg
1 porsiyon etsiz kurubaklagil (60 g)= 4 mg
100 gr yeşil salata= 5 mg
1YK üzüm pekmezi= 1 mg
3 adet kuru kayısı= 2,1 mg
10 gr badem/fındık /ceviz= 0,4 mg   
 

HABERE GİT:

https://haberkibris.com
https://www.mynet.com
https://www.cnnturk.com

ÇOK FAZLA C VİTAMİNİ YAN ETKİLERE NEDEN OLUR MU?

Çok Fazla C Vitamini Yan Etkilere Neden Olur mu?

 
 

C vitamini, bağışıklık sistemimizin sağlıklı bir şekilde korunması için gerekli olan, yaralarımızın iyileşmesinde, kemiklerimizi güçlü tutmada ve beyin fonksiyonlarımızın gelişmesinde rol oynayan önemli bir vitamindir.
Soğuk havaların etkisi ve artan soğuk algınlığı problemleri herkesin aklında ‘C vitamini takviyesi almalıyım’ düşüncesini getiriyor. Fakat gerçekten ihtiyacınız var mı ya da besinlerle C vitamin ihtiyacınızı karşılayamaz mısınız ? Aynı zaman da fazla C vitamini ne tür etkilere sebep olur ? Hadi gelin hepsini birlikte inceleyelim:
 
C vitamini suda çözünür bir vitamindir ve vücudunuzda depolanmaz.
Vücudumuz C vitaminini depolayamadığı ve kendi kendine de üretmediği için günlük C vitamini alımımızın istenilen düzeyde olması ve C vitamini yönünden zengin yiyecekleri yeterince tüketmemiz oldukça önemlidir.  
Bununla birlikte, yeterince C vitamini alamadığını düşünen kişilerin yüksek miktarda C vitamini takviyesi kullanması, sindirim sıkıntısı ve böbrek taşları gibi olumsuz etkilere yol açabilir. Çünkü vücudumuzu C vitaminin normalden daha yüksek dozlarıyla aşırı yüklersek, birikmeye başlayacak ve potansiyel olarak aşırı doz semptomlarına yol açacaktır.
Çoğu insan için C vitamini takviyesi almanın gereksiz olduğunu belirtmek önemlidir. Günlük beslenmemize taze yiyecekleri, özellikle meyve ( kivi, portakal, greyfurt, mandalina, limon )  ve sebzeleri ( yeşil biber, kırmızı lahana, tere, roka, brokoli )  ekleyerek kolayca C vitamini ihtiyacımızı karşılayabiliriz. 
 
Çok fazla C vitamini sindirim semptomlarına neden olabilir
Aşırı C vitamini alımının en yaygın sindirim semptomları ishal ve bulantıdır. Genel olarak, bu yan etkiler C vitamini içeren yiyecekleri yemekten değil, vitamini takviye formunda almaktan kaynaklanır. Bir kerede 2.000 mg’dan fazla C vitamini alınırsanız sindirim semptomları yaşamanız muhtemeldir.
Çok fazla C vitamini almanın bir sonucu olarak sindirim problemleri yaşıyorsanız, takviye dozunuzu azaltın veya C vitamini takviyelerinden tamamen kaçının.
 
C vitamini aşırı demir yüküne neden olabilir
Bitkisel gıdalarda bulunan hem olmayan demir vücudunuz tarafından hayvansal ürünlerde bulunan demir türü olan hem demir kadar etkili bir şekilde emilmez.
C vitamini, hem olmayan demir ile bağlanır ve hem olmayan demirin vücudumuz tarafından kullanılma işlemini kolaylaştırır. Yetişkinlerde yapılan bir çalışmada, yemekle birlikte 100 mg C vitamini aldıklarında demir emiliminin % 67 arttığının gözlemlenmesi de bunu kanıtlar niteliktedir.
C vitaminin bu özelliği, demir ihtiyacının çoğunu bitki bazlı gıdalardan alan kişiler için önemli bir işlevdir. Fakat aynı zamanda C vitamini demir emilimini arttırdığından, çok fazla tüketmek vücutta demir birikmesine yol açan koşulları olan bireyler için bir endişe kaynağıdır. Fakat demir emilimini artıran bir durumunuz yoksa, aşırı demir yükü pek olası değildir.
Yüksek dozlarda takviye almak böbrek taşlarına yol açabilir
Fazla C vitamininin vücut atığı oksalattır. Oksalat tipik olarak vücuttan idrar yoluyla çıkar. Bununla birlikte, bazı durumlarda oksalat minerallere bağlanabilir ve böbrek taşı oluşumuna yol açabilecek kristaller oluşturabilir.
Çok fazla C vitamini tüketmek de idrarınızdaki oksalat miktarını artırma ve böylece böbrek taşı geliştirme riskini artırma potansiyeline sahiptir.
Ne kadar C vitamini çok fazla?
Aslında, sadece diyet ile çok fazla C vitamini almanız neredeyse imkansızdır. Çünkü tolere edilebilir üst alım sınırına ulaşmadan önce 29 portakal veya 13 adet yeşil sivri biber tüketmeniz gerekir.
Bununla birlikte, sindirim sıkıntısı ve böbrek taşları da dahil olmak üzere C vitamininin tüm olumsuz etkileri, insanlar 2.000 mg’dan daha yüksek dozlarda alındığında ortaya çıkar.
Sağlıklı insanlarda nadiren ortaya çıkan bir C vitamini eksikliğiniz yoksa, bu vitaminin büyük dozlarını almanız muhtemelen gereksizdir. Fakat bir takviye almaya ihtiyaç duyuyorsanız, erkek iseniz günde 90 mg’dan fazla veya kadınsanız günde 75 mg’dan fazla almayarak çok fazla alma riskinizi en aza indirebilirsiniz.

HABERE GİT:

haberlerankara.com
eskisehirgundem.com
yenimuhalefet.com
gazeteabc.com
kozanbilgi.net
mansetalanya.com
 

MODERN ÇAĞIN SORUNU: ÇOCUKLUK ÇAĞI OBEZİTESİ

MODERN ÇAĞIN SORUNU: ÇOCUKLUK ÇAĞI OBEZİTESİ

 
 
 

Modern çağın getirdiği yeni yaşam tarzı ve beslenme alışkanlıklarının olumsuz etkilerinin ürünü olan obezite, çağımızın en yaygın hastalıklarından biri halinde ve çocukluk çağı obezitesi de tüm dünyada hızla artma eğilimindedir.
İşlenmiş besine erişimi ve tüketimi arttıran, taze besin tüketimini ve besinleri hazırlama süresini azaltan, fiziksel aktivite için daha az zaman ve daha az alan sağlayan değişikler özellikle yaşam tarzında büyük farklılıklara yol açmaktadır.  Bu değişimlerden en çok etkilenen gruplardan biri çocuklar…  Çocukların özellikle paketlenmiş aşırı şeker ve yağ içeren yiyeceklere ve içeceklere olan ilgisi ve teknolojik gelişmelerle birlikte bilgisayar, televizyon gibi araçlar ile daha fazla zaman geçirerek hareketsiz bir yaşam sürdürmeleri çocukluk çağında obezitenin en önemli güdüleyicisidir.
Obez çocukların büyük bir kısmı yaşamlarına obez yetişkinler olarak devam etmekte ve obezitenin neden olduğu tip 2 diyabet, hipertansiyon, kardiyovasküler hastalıklar gibi sağlık sorunlarının görülme sıklığı maalesef artmaktadır.
Peki çocuğumuzun sağlığı için nelere dikkat edebiliriz?

  1. Çocuğunuzu bir spor dalına yönlendirin

Obezitenin en önemli destekçilerinden bir tanesi hareketsiz yaşam. Çocuğunuzu keyif alabileceği bir spor dalına yönlendirmek hatta mümkün ise birlikte yapabileceğiniz bir spor belirlemek hem obezite sorununun çözümü veya önlenmesi için atacağınız en etkili adımlardan biri olacak hem de ailecek kaliteli vakit geçirebileceğiniz bir zaman dilimi olacak.

  1. Siz cips yerken çocuğunuzdan meyve yemesini beklemeyin

Çocuğunuz sergilediğiniz her davranış gibi beslenme şeklinizi de örnek alır. Ona iyi birer örnek olmalı ve doğru beslenme eğitimini vermelisiniz.

  1. Çocuğunuzun iştahını kontrol edememesinin nedeni uykusuzluk olabilir

Yeterli uyku tokluk sinyali veren leptin hormonunun artmasına, açlık sinyali veren ghrelin hormonunun ise azalmasına neden oluyor. Çocuğunuz 6-12 yaş aralığında ise 9-12 saat, 13-18 yaş aralığında ise 8-10 saat uyuduğundan emin olun.

  1. Şekerli içeceklere dikkat!

Yapılan birçok çalışmada şekerli içecek tüketimiyle çocukluk çağı obezitesi arasında ilişki saptanmıştır. Hazır meyve suları, kola, gazoz, hazır çikolatalı sütler gibi yüksek şeker ve kalori içeren içecekler yerine su, ayran, sade süt gibi içeceklerin içilmesi teşvik edilmelidir.

  1. Paketli gıdalar yerine atıştırmalığınızı kendiniz yapın

Reklamlar, ilgi çekici ambalajlar, kullanılan katkı maddeleri, yüksek miktarda şeker ve yağ içeren gıdaların yarattığı lezzet algısı nedeniyle çocukların büyük bir kısmı cips, kraker, kek gibi işlenmiş gıdaları sıklıkla tüketiyor. Bunlar yerine evde yaptığınız sağlıklı atıştırmalıkları çocuğunuza sunmanız bu gıdaların tüketiminin azalmasına katkı sağlayabilir.

  1. Kahvaltıyı atlamayın

Çalışmalar, öğün atlanmasının özellikle kahvaltı yapılmamasının doğrudan obeziteye yatkınlık yarattığını gösteriyor. Çocuğunuzun kahvaltıda tüketeceği yeterli miktarlardaki lif ve protein onu gün içerisinde daha tok tutarak yeme ataklarının önüne geçirecektir. Protein kaynağı olarak yumurta ve peynir; lif kaynağı olarak ise domates, salatalık gibi taze sebzeler, yulaf, tam buğday ekmeği gibi lif oranı yüksek tahıllar tercih edilebilir.
 

HABERE GİT:

https://www.kocaelipusula.com
https://kibrisyasam.com
https://www.formsante.com.tr
 

ÇOCUKLARDA İŞTAHSIZLIK

ÇOCUKLARDA İŞTAHSIZLIK

 
 

İştahsız çocuk… Anne ve babaların en çok tedirgin oldukları konuların başında geliyor. ‘’Çocuğum çok iştahsız, ne yapabilirim?’’ sorusu biz diyetisyenlerin en sık karşılaştığı sorulardan bir tanesi. İştahsızlık genel olarak açlık sinyallerinin alınamaması olarak tanımlanır. Aldığı lokmayı uzun süre yutmayıp ağzında tutan, tabağındaki yemeği bir türlü bitiremeyen ve yemek için nazlanan çocuklar iştahsız çocuk olarak nitelendirilebilir. Fizyolojik ihtiyaçların normal olarak giderildiği, normal büyüyen ve besin eksiklikleri göstermeyen bir çocukta anne ve baba için iştahsızlık gibi görünen durum aslında sorun teşkil etmeyebilir. Büyüme geriliğinin ve besin eksikliklerinin başladığı noktada tedbirlerin alınması gerekiyor. İlk aşama ‘Çocuğun iştahsızlığının nedeni nedir?’’ sorunun cevabını bulmak olmalı ve iştahsızlığın altında yatan soruna bağlı olarak çözüm üretilmelidir.
Çiğneme ve yutma güçlüğü, enfeksiyonlar, kalp yetmezliği, karaciğer rahatsızlıkları, emilim bozuklukları gibi fizyolojik sorunlar iştahsızlığa neden olabiliyorken anne veya çocuğa bakan kişi tarafından sergilenen zorlayıcılık, duyarsızlık, sinirlilik gibi tutum hataları ve çocuğu ruhsal olarak etkileyen bazı olaylar da çocuğun besini reddetmesine neden olabiliyor. Bu gibi durumlarda psikolog ya da psikiyatristten yardım alınması gerekebilir. 
İştahsız çocuk için yararlı olabilecek bazı ipuçları;

  • Çocuklar sergilediğiniz her davranış gibi yemek yeme şeklinizi de örnek alır. Masaya birlikte oturun ve doğru yeme davranışı göstererek ona iyi bir örnek olun.
  • Uygun ortamı hazırlayarak kendi kendine yemesine izin verin.
  • Yemek porsiyonlarını kendinize göre değil, çocuğunuzun yaşına göre ayarlayın ve rahat yiyebileceği şekilde sunun.
  • Öğün süresini 20-30 dakika olarak sınırlandırın ve çocuğunuz ana öğünleri tüketmiyorsa bir süreliğine ara öğünleri sınırlandırın.
  • Su, süt, meyve suyu gibi besinleri yemeklerden hemen önce vermeyin.
  • Besinleri ödül veya ceza olarak göstermeyin.
  • Yeni besinleri ilk denediğinde sevmese bile bunu 10-15 kere daha verin ve sevdiği gıdalar ile birlikte sunun. Mesela yoğurt sevmeyen çocuğun yoğurduna taze meyve ekleyebilirsiniz ya da peynir sevmiyorsa omletin içerisine ekleyebilirsiniz.
  • Çocuğunuzu beslerken güler yüzlü olun ve asla ısrarcı olmayın.
  • Yemek saatlerinde televizyon, oyuncak gibi dikkatini dağıtabilecek unsurları kaldırın.
  • Birlikte mutfağa girin, yemekleri birlikte hazırlayın ve ilgisini çekecek renkli tabaklar sunun.

 
 
 

ÇOCUKLAR İÇİN EN İYİ KIŞ YEMEKLERİ

ÇOCUKLAR İÇİN EN İYİ KIŞ YEMEKLERİ

 
 

Çocukların kış aylarının başlamasıyla artan enfeksiyonlardan korunabilmesi için güçlü bir bağışıklık sistemine sahip olmaları gerekiyor. Güçlü bir bağışıklık sistemi için de sağlıklı beslenme, fiziksel aktivite ve düzenli uyku şart. Çocuklar güçlü bir bağışıklık için kış aylarında neler yemeli buyurun bakalım…
Kahvaltıyı atlamak vücut direncini düşüyor
Kahvaltı günlük ihtiyaç duyulan besin ve besin öğelerinin kolayca karşılanabileceği bir öğün. Çocuğunuza seveceği bir omlet hazırlayıp yanına mandalina, portakal, greyfurt gibi bir narenciye meyvesi eklediğinizde hem günlük C vitamini ihtiyacının bir kısmının karşılanmasına destek sağlayacak hem de yumurtanın içerisindeki bağışıklık sistemini destekleyen demirin emilimini artıracaksınız.
Antioksidan ve vitamin deposu ara öğünler
Çocuklar yetişkinlerden daha fazla atıştırma ihtiyacı hisseder. Bu ihtiyacı bağışıklık sistemini olumsuz etkileyebilecek yüksek yağlı ve şekerli paketli bir gıdadan karşılamaması için kış meyvelerinden ve badem, fındık, ceviz gibi kabuklu yemişlerden oluşan antioksidan ve vitamin deposu bir ara öğün hazırlayabilirsiniz.
Köklerde sağlık var
Kereviz, turp, kırmızı pancar gibi kök yumru; pırasa, soğan, sarımsak gibi soğanlı; ıspanak, pazı, roka, tere gibi toprak üstü sebzeler içerdikleri güçlü antioksidanlar sayesinde bağışıklık sisteminin en önemli destekleyicilerindendir. Çocuğunuz bu besinleri tüketmekte zorlanıyorsa bol sebzeli bir çorba kurtarıcı olabilir.
Bağışıklık sistemi= Çinko
Güçlü bir bağışıklık için yeterli miktarda çinko şart. Hindi eti, kabak çekirdeği, kurubaklagiller ve kaju en zengin çinko kaynaklarından.
Güneş gitti D vitaminini nereden karşılayacağız?
Son 10 yılda yapılan çalışmalar, D vitamininin bağışıklık sistemi üzerindeki olumlu etkilerini ortaya koymuştur. D vitamininin en iyi kaynağı güneştir; yumurta sarısı, ton balığı ve somon gibi yağlı balıklar da D vitamini kaynağı olmasına rağmen güneş ışığından yeterli miktarda yararlanılamadığında D vitamini eksiklikleri görülür. Bu nedenle rutinde D vitamini seviyeleri takip edilmeli ve eksiklik varsa hekime danışılarak takviye yapılmalıdır.
Ev yapımı meyveli kefir
Kefir içerdiği probiyotikler sayesinde bağışıklık sistemini güçlendirici özellik gösteriyor ama çocukların büyük bir kısmının çok da hoşuna gitmeyen bir lezzet. Kefiri çocuğunuzun sevdiği bir meyve ile blenderize edebilirsiniz. Böylece çocuğunuza hem probiyotik ve vitamin deposu hem de lezzetli bir ara öğün sunabilirsiniz.
Ballı ıhlamur
Soğuk algınlığına karşı ıhlamurun gücünü artık hepimiz biliyoruz. Ihlamuru çocuğunuzun seveceği bir hala getirmek için biraz bal ekleyebilirsiniz.
 
 
Haftada 2 defa balık
Omega-3 bağışıklık düzenleyici ve destekleyici özelliğe sahiptir. Yeterli miktarda omega-3 için haftada en az 2 defa balık tüketmek gerekiyor. Çocuğunuz balık tüketmeyi sevmiyorsa balık köftesi, balık çorbası gibi tarifler deneyebilirsiniz.
Haftada 2 defa kurubaklagil
Kurubaklagiller, içerisindeki protein, lif, demir, çinko, magnezyum ve folik asit sayesinde bağışıklık sistemini güçlendirici etki gösterir. Kurubaklagil yemeğinin yanına limonlu bir salata eklediğinizde hem demirin emilimini artıracak hem de vitamin ve antioksidan açısından zengin bir öğün hazırlamış olacaksınız.
 

HABERE GİT:

https://www.posta.com.tr

ÇİĞ Mİ? PİŞMİŞ Mİ?

ÇİĞ Mİ? PİŞMİŞ Mİ?

 
 
Besinlerden en fazla yararı sağlayabilmek için neyi, ne kadar tükettiğimiz kadar nasıl tükettiğimiz de oldukça önemlidir. Besinlere uyguladığımız hazırlama, depolama, pişirme gibi işlemlerle besin değerlerini arttırabilir ya da azaltabiliriz.
“Hangi besinleri pişmiş hangilerini çiğ tüketmeliyiz?” :

DOMATES: Domateste bulunan antioksidan özellik gösteren likopen pişirildiğinde vücut tarafından kullanılma oranı artıyor. Bu nedenle domates pişirilerek tüketilmelidir.

BROKOLİ: Brokoli çiğ, düşük ısıda-kısa süreli pişirilmiş veya buharda haşlanarak tüketilmelidir. Yüksek ısı antikanserojen etki gösteren sulphoraphane maddesinin azalmasına neden olur. Bu karnabahar, lahana, brokoli ve brüksel lahanası gibi Brassicaceae familyasındaki tüm gıdalar için geçerlidir.

KIRMIZI BİBER: Kırmızı biber yüksek oranda C vitamini içerir. Isı ile C vitamini kayıpları meydana geldiğinden çiğ tüketilmelidir.

 
SARIMSAK: Sarımsak içeriğindeki ‘allicin’ maddesi sayesinde antimikrobiyal, antioksidan ve kalp sağlığını koruyucu etki gösterir. Allicin etkisi ezilince daha çok ortaya çıkar, yüksek ısıyla ise kaybolur bu nedenle sarımsaktan en iyi çiğ ve ezilmiş şekilde yararlanılır. Pişirme işlemi gerekliyse de ezildikten sonra 10 dakika bekletilip pişirilmelidir.

 
SOĞAN: Soğan çiğ tüketilmelidir çünkü çiğ hali antioksidan ve antikanserojen özellik gösteren sülfürlü bileşiklerden daha zengindir.

 
KUŞKONMAZ: Kuşkonmaz pişirilmelidir çünkü pişirme sayesinde antikanserojen etki gösteren ferulik asit daha emilebilir hale gelir.
 

HABERE GİT:

https://www.mynet.com
https://www.cnnturk.com

BÖLGESEL KİLO NEDEN ALINIR ?

BÖLGESEL KİLO NEDEN ALINIR ?

 
 
Eyvah bu göbekle sonum ne olacak?
 Artık pantalonlarım bana küstü, şimdi ne yapacağım?
Yaz yaklaşırken kalınlaşan belime, yağlanan göbeğime hangi çözümü bulsam?
diye hayatının bir bölümünde bu düşünceden kendini alamayanlar ve yazın bikini hayalini bu sene gerçekleştirmek isteyenler bu yazımız size…

Bel kalınlaşmasının sebebi kötü beslenme alışkanlıklarınızdan kaynaklanıyor olabilir.
Yoğun iş hayatının bize sunduğu zorunluluklar ile karşı karşıya kaldığımız bu günlerde, zamansızlık sizi paketli besinleri tüketmeye itiyor. Ulaşılabilirliği kolay olan paketli besinler, rafine şeker içeriği yüksek besinler, fast food grubu tüketime hazır besinler yüksek kalori, yüksek yağ ve şeker içeriği ile kilo almaya sebep oluyor. Ayrıca, çok az olduğumuz saatlerde bize sunulan bu büyük porsiyonlu besinler gereğinden fazla enerji almamızı ve yemek yememizi sağlıyor. Fazla tüketilen bu besinler,  vücuda hareket ve günlük işlevler için ihtiyaç olan enerjiden fazla olunca da
kullanılamayan fazla enerji bel ve göbek bölgesine yağ olarak yerleşiyor.
 
Bacak ve basen kalınlaşmasının sebebi hareketsizlikte.
Çözüm aslında yapılan yanlışın içinde saklı ; HAREKETsizlik… Hareket etmek, günlük besinlerle alınan enerjinin harcanması, kalp ve damar sağlığının korunması için, obezite, diyabet, tansiyon, kolesterol insülin direnci gibi çağımız hastalıklarının ilk ilaçlarındandır. Özellikle masa başı çalışanlarda, büyük şehirlerde çalışan uzun saatler trafik çeken kişilerde hareketsizliğe bağlı “oturma kilosu” dediğimiz basen bölgesi yağlanma sıklıkla karşılaştığımız şikayetlerdendir. Haftada 2-3 gün yapılacak 45 dk yürüyüş, ortalama günlük 10.000 adım kilonuzu korumada veya kilo vermenizde size yardımcı olacaktır.
 
Yüksek yağ ve rafine şekerli gıdalar… peki ya alkol tüketimi ?
Alkol tüketimi de içerdiği yüksek kalori nedeniyle bel- basen bölgesinde ki yağlanmayı arttırır. Vücuda alınan alkolün 1 gramında 7 kalori enerji vardır. Protein ve karbonhidratlar  1’er gramında 4 kalori, yağlar ise bir gramında 9 kalori bulundurur.  Vücutta enerjiye dönüştürülemeyen fazlaca alınan alkol de özellikle karın bölgesi yağlanma olarak vücutta yer edinir.  Ayrıca alkol, doygunluk hissini arttıran hormonların düzenini bozarak açlık hissinin oluşmasına sebep olur. Sonuç alkolün yanında fazlaca yemek yemek veya alkol alımı üstüne gidilen sokak yemekçileri… yüksek yağ ve enerji alımı…
 
Stres ve uykusuzluk yağlanmanın gizli düşmanları !
Stresin yüksek olduğu durumlarda iştah hormonlarının (leptin ve ghrelin)  etkilendiğini ve kişilerde açlık hissinin arttığını görüyoruz. Böyle durumlarda fazla besin tüketimi kişinin yağlanmasına neden oluyor. Ayrıca tüketilen besinin çeşidine göre de açlık hormonu  etkisi değişiyor. Midede uzun süre kalmadan hızla sindirilen bir yiyeceğin, midede uzun süre kalan ve yavaş sindirilen bir yiyeceğe göre kişiyi daha hızlı acıktırdığı araştırmalar sonucu bilinmektedir.
Uykusuz kaldığımız gecelerde vücudumuz şiş bir şekilde uyanırız. Bunun sorumlusu vücuttaki “kortizon” hormonudur. Vücutta yüksek ödem yapan kortizol aynı zamanda yağ yakımını da engellemeye çalışır. Vücut kilo vermeye meyilliyse bile uykusuz olduğu için yağlarının yakılmasına engel olur. Ayrıca yapılan çalışmalarda bir sene boyunca katılımcıların hergün aynı saatte yatıp kalkıp, aynı süre uyku uyumaları doğrultusunda bir senenin sonunda kilolarının %5-10 u arasında bir düşüş görülmüştür. Ortalama 6-8 saatlik gece uykusu bölgesel yağlanmaya karşı atabileceğiniz sağlıklı bir adımdır.
Tüm bunların yanı sıra söyleyebiliriz ki insülin direnci, genetik faktörler, yaş, cinsiyet, su tüketim miktarı, lifli besinler olan meyve sebzelerin yeteri kadar tüketilmemesi de bölgesel yağlanmayı arttırmaktadır. Tabi ki unutmamakta fayda var her besinin fazlası vücutta depolanmayı tercih edecektir. Örneğin,  meyvenin fazla tüketimi de bel çevresini artırabilir. Yeterli miktarda tüketmek en önemlisi!
 
Stresten, uykusuzluktan uzak, sağlıklı besinlerle günlük ihtiyacınızı karşıladığınız, aşırı alkol tüketiminden kaçındığınız, bol hareket dolu günler dilerim…

BESLENME BİLGİSİ SAĞLIK OKURYAZARLIĞI

BESLENME BİLGİSİ SAĞLIK OKURYAZARLIĞI

 
 

Dünya Sağlık Örgütü, sağlık okuryazarlığını ‘’ bireylerin sağlığını korumak ve geliştirmek için bilgiye ulaşma, anlama, bu bilgiyi kullanma konusunda bilişsel-sosyal becerileri ve motivasyon düzeyleri” olarak tanımlar.
Sağlık okuryazarlığı yalnızca okuma-yazma becerisinden ibaret değil
Sağlık okuryazarlığı; sağlıklı davranışların hayata geçirilebilmesi, ilaçların doğru kullanılması, sağlık hizmetlerinden en iyi şekilde yararlanabilme, tedavi süresince karar verme aşamasına dahil olma, sağlıkla ilgili tavsiyeleri doğru kaynaktan alma, bu bilgileri anlayabilme ve sorgulayabilme gibi birçok beceriyi içermektedir.
Yetersiz seviyede sağlık okuryazarlığına sahip bireyler daha fazla sağlık harcaması yapıyor
2009 yılında, sağlık okuryazarlığının sağlık harcamaları üzerine etkisinin incelendiği bir derlemede yetersiz seviyede sağlık okuryazarlığına sahip bireylerin yılda 143-7,798 dolar daha fazla sağlık harcaması yaptığı bulunmuştur.
Beslenme bilgisi sağlık okuryazarlığı yeterli olan bireyler daha sağlıklı besleniyor
Bireylerin beslenmeyle ilgili konularda uygun kararları verebilmeleri için gerekli hizmetleri ve temel beslenme bilgilerini anlama, yorumlama ve bilgilere ulaşabilmesi beslenme okuryazarlığı olarak tanımlanabilir.
Speirs ve arkadaşları tarafından yapılan bir çalışmada, sağlık okuryazarlığı ve beslenme davranışı arasındaki ilişki değerlendirilmiş ve sağlık okuryazarlığı yetersiz olan bireylerin gelir düzeyinden bağımsız olarak sağlıksız beslendikleri ve yetersiz sebze/meyve tüketme ve yetersiz besin etiketi okuma eğiliminde oldukları belirlenmiştir.
Beslenme tavsiyelerini doğru kaynaktan alın
Sağlıklı beslenme veya hastalıklarda beslenme hakkındaki güvenilir bilgiyi herhangi bir meslek dalından değil, beslenme alanında gerekli eğitimi almış ve yeterli donanıma sahip bir uzmandan almalısınız.
Beslenme ile ilgili aldığınız tavsiyeleri sorgulayın
Aldığınız bilgiyi sorgulamalı ve doğruluğundan emin olduktan sonra uygulamalısınız. Mesela doğru kaynak olduğuna inandığınız bir uzmandan ‘’domatesi pişirerek tüketin’’ tavsiyesi aldınız. Neden domatesi pişirerek tüketmelisiniz? Sorgulayın. Tadı öyle daha lezzetli olduğu için mi yoksa domates pişirildiğinde içeriğindeki antioksidan özellik gösteren likopenden daha fazla yararlanabildiğimiz için mi?
Beslenme bilgisi sağlık okuryazarlığı kronik hastalıklardan koruyor
Obezite, kanser, diyabet, hipertansiyon gibi kronik hastalıklardan korunmanın etkili yollarından biri de sağlıklı beslenmedir. Bireyler besin, besin öğesi, besin grupları gibi kavramlara hakim olup, beslenme tavsiyelerini doğru kaynaktan alma ve doğru şekilde anlayabilme yeteneğine sahip olduğunda sağlıklı beslenme alışkanlıklarını kolayca benimseyebilirler.
DSÖ, sağlık okuryazarlığı eğitiminin erken çocukluk döneminde verilmesini öneriyor
DSÖ tarafından, toplumlarda sağlık okuryazarlığı bilincinin geliştirilmesine yönelik ‘sağlık okuryazarlığı eğitimi erken çocukluk döneminden itibaren yapılmalı’ ve ‘sağlığın geliştirilmesi kavramı okul eğitimi sırasında geliştirilmeli’ yaklaşımları önerilmektedir.

BAĞIMLILIK YAPAN BESİNLER VE YAPMAYAN ALTERNATİFLERİ

BAĞIMLILIK YAPAN BESİNLER VE YAPMAYAN ALTERNATİFLERİ

 
 
 

Bazı besinleri yedikçe yiyesiniz geliyor, kendinizi bir türlü durduramıyorsunuz ve 1-2 gün yemediğinizde hemen yokluğunu hissediyorsunuz değil mi? Yapılan birçok çalışma, bazı yiyeceklerin, özellikle rafine şeker ve yağ bakımından zengin olanların veya monosodyum glutamat gibi katkı maddesi içerenlerin bağımlılık yaptığını gösteriyor. Hangi besinler bağımlılık yapıyor ve onların yerine hangi alternatifleri koyabiliriz buyurun bakalım:
Paketli patates cipsi- Ev yapımı cips
Hazır patates cipsleri içerdiği yüksek oranda tuz ve yağ sayesinde ‘zevk merkezi’ hipotalamusu uyararak daha fazla yeme isteği uyandırır. Bunlar yerine evde yapılmış patates cipsi veya pancar cipsi, nohut cipsi gibi alternatifleri deneyebilirsiniz.
Pancar cipsi: Pancarları kabuğunu soyduktan sonra ince ince dilimleyin. Dilimlenmiş pancarları bir kaseye alıp sarımsak, zeytinyağı, tuz ve karabiberle harmanlayın ve 10 dk bekletin. Önceden ısıtılmış 200 derecelik fırında, yağlı kağıt serilmiş fırın tepsisinde 15-20 dk, 5 dakika da fırın kapağı açık şekilde pişirin ve afiyetle tüketin.
Hazır köfte- Ev yapımı köfte
Hazır köftelerin içerisinde bulunan monosodyum glutamat, eklendiği gıdayı oldukça lezzetli hale getirerek o gıdanın kontrolsüzce tüketilmesine ve bağımlılık yapmasına neden olur. Bu nedenle içeriğinden emin olduğunuz ev yapımı köfteyi tercih etmek en doğrusudur. Ayrıca ‘Çin tuzu’ olarak da bilinen monosodyum glutamat; hazır gıdalara, fastfoodlara, cipslere, soslara, hazır çorbalara, krakerlere, sosislere, salamlara ve benzeri gıdalara da eklenir.
Hazır patlamış mısır- Ev yapımı patlamış mısır
Paketli patlamış mısırlarda bulunan yüksek yağ ve tuz oranı aynı cipslerde olduğu gibi ‘zevk merkezi’ hipotalamusu uyararak daha fazla yeme isteği uyandırır. Bunlar yerine evde az yağlı ve az tuzlu bir şekilde patlattığınız mısırı tercih edebilirsiniz. Üstelik hazır patlamış mısırın 100 gramı 530 kkal ve 24 g yağ içeriyorken; evde 1 tatlı kaşığı yağ ile patlattığınız mısır 100 gramında 338 kkal ve 5 gram yağ içeriyor.
Beyaz ekmek- Tam buğday unlu ekmek
Pirinç, beyaz un, patates, şeker gibi glisemik indeksi yüksek besinler beyinde yedikçe yeme isteği uyandırır ve yedikten kısa bir süre sonra acıkmanıza neden olur. Beyaz ekmek yerine tam buğday unlu ekmek; pirinç yerine bulgur tercih ederek bu bağımlılık hissinden kurtulabilir ve uzun süre tokluk sağlayabilirsiniz.
Paketli dondurma- Ev yapımı dondurma
Çoğu paketli dondurmada bulunan yüksek fruktozlu mısır şurubunun beyinde madde bağımlılığı ile aynı etkiyi yarattığını gösteren çalışmalar mevcut. Paketli dondurmalar yerine dondurmanızı evde kendiniz yapabilirsiniz.
Fıstık ezmeli muzlu dondurma: 1 adet olgun muzu ezin, 5-6 adet doğranmış fındık, 1 çay kaşığı bal ve 1 çay kaşığı kakao ekleyip, karıştırın, dondurun ve afiyetle tüketin.
 
 
Mısır gevreği- Yulaf ezmesi
Mısır gevrekleri içeriğindeki şeker ve çıtır çıtır oluşunun verdiği haz hissi nedeniyle bağımlılık yapan besinlerden. Mısır gevreği yerine yulaf tercih edebilirsiniz. Süt, yulaf karışımının içerisine bir de meyve ekleyerek tatlandırabilirsiniz.
Kola- Sade maden suyu
Kola içeriğindeki kafein, şeker veya yüksek fruktozlu mısır şurubu nedeniyle güçlü bir bağımlılık yapıcı etkiye sahip. Kola yerine sade maden suyu tercih edebilirsiniz böylece bir bağımlılıktan kurtulacak aynı zamanda sade maden suyunun mineral içeriğinden faydalanmış olacaksınız.

AMAN ASİDİ KAÇMASIN TADI ORTAYA ÇIKMASIN: ŞEKERDEN 130 KAT DAHA TATLI ŞEKERİ ASİDİNDE SAKLI

AMAN ASİDİ KAÇMASIN TADI ORTAYA ÇIKMASIN:

ŞEKERDEN 130 KAT DAHA TATLI ŞEKERİ ASİDİNDE SAKLI

 
 
Her şey gazın suya katılmasıyla başladı. Hem de 1700’lü yıllarda tesadüf eseri içeceğe dönüştürülen asidi kaçmasın diye uğraşan bilim adamları bugün kapağı açınca çıkan asit sesini duysa …günün en çok satılan içeceğine dönüşen gazlı suların baş mimarı aslında,
Sonra 1886’lı yıllarda yepyeni bir marka daha çok daha farklı gazlı içecek üretmeye başlıyor ve bu kırmızı tüm dünyaya yayılıyor. Sonsuz reklam kampanyaları, sinema yıldızlarının tüketimi, ünlü insanların reklam yapması ve ayrıcalık olarak tanıtılması sayesinde her tüketici kitlesine ulaşıyor. Günümüzde hala tüketilmekte birçok insan için bağımlılık noktasında rol almaktadır.

  1. yüzyılda ise GAZOZHANELERİ olan bir Anadolu’ya dönüştük.

Devir değiştikçe gazlı içeceklerde değişti, Şekersizleri çıktı diyet etiketli olanları çıktı, mineralli olanları çıktı, ambalajlar değişti ama hayatımızdaki yeri ve tüketim miktarı hala değişmedi. Aslında içeriği tam olarak bilinmeyen bir sıvıyı yazın serinlemek için kullanalım diye sürekli ekran uyaranlarının tacizine uğruyoruz.
PEKİ BİZ BESLENME UZMANLARI BU İÇECEKLERİ NEDEN ÖNERMİYORUZ?

Alkol içermeyip, karbondioksit içeren içecek sınıfına GAZLI İÇECEKLER diyoruz. Bu başlığın altını da 4 farklı grup dolduruyor;

  • Meyveli gazlı içecek
  • Kolalı gazlı içecek
  • Tonik
  • Yapay veya esanslı içecek

Çok çok tatlı olmalarına ragmen kalori içecekleri sıfır ve sıfıra yakın bir çok ürün varken,bu tat nerden geliyor diye soracak olursanınz asesülfam-K adı verilen tatlandırıcı başta olmak üzere bir çok tatlandırıcı madde kullanılarak tat kalori dengesi bozuluyor.
Şimdi ortalama 250 ml lik gazlı bir içeceğin içeriğine bakalım;24 mg kafein ,renklendirici karamel,karbondioksit,28 mg şeker veya fruktoz/glıkoz şurubu,fosforik asit,su,aroma vericiler…
 
Listede gördüğünüz gibi besin değeri olan günlük ve doğal beslenmemize adapte ettiğimiz hiç bir ürün bulunmamakta. Şeker için günlük kullanım oranı (DSÖ)Dünya Sağlık Örgütü tarafından; kadınlar için 15 mg/gün, erkekler için 20 mg/gün olarak belirlenmiştir. Hesap yapmaya gerek var mı?
Peki ya şekersiz olanlar derseniz?
Ben de …
peki ya içindeki katkılar gazı kaçınca içilmez derecede tatlı olmaları…
Peki ya bağımlılık derecesinde canınızın istemesi?
Açıklanmayan içerikler?
Bunları bir düşün.
ÇALKALA BİR AYRAN İÇ?DERİM.