Category: Sağlıklı Yaşam

Keçi Boynuzu Unu

Keçiboynuzu (Ceratonia siliqua L.) meyvesinin öğütülmesi ile elde edilir.

•             Minerallerden potasyum , kalsiyum, fosfor  ve magnezyum; vitaminlerden E, D, C, Niasin , B6 ve Folat açısından zengindir.

•             24 çeşit fenolik bileşen içerir; antioksidan özelliği yüksektir.

•             Keçiboynuzu meyvesinde bulunan bir biyoaktif bileşen olan D-pinitol ise, insan metabolizmasında insülin gibi davranarak kan plazmasındaki glikozu düşürme ve dengeleme özelliğine sahiptir.

•             Meyvesinden gelen tatlı tadı sayesinde tatlılarda rafine şekere alternatif olarak kullanılabilir.

•             Suda çözünmeyen diyet lifini bol miktarda içerir dolayısıyla glisemik indeksi düşük bir besindir. Lif içeriği sebebiyle diyabet, bağırsak hareketleri, kalp hastalığı ve kolon kanseri gibi birçok hastalık için sağlığa faydalıdır.

•             Ayrıca çözünmeyen lif içeriği serum kolesterol seviyesinin düşürülmesinde etkilidir.

Keçiboynuzunun kolesterol seviyesi üzerine etkisinin incelendiği bir diğer çalışmada ise, içerisinde 5 gram keçiboynuzu içeren bir gıda takviyesi hastalara verilmiş ve 6 haftalık araştırma süresi sonunda hastaların LDL ve toplam kolesterol seviyelerinde düşme saptanmıştır.

             Keçi boynuzu ununu pankek, kek, kurabiye, bisküvi yapımında kullanabilirsiniz.

Tarçın

Tarçın, Cinnamomum olarak bilinen ağaçların iç kabuklarından yapılan bir baharattır.

Bilim adamları, tarçının sağlık ve metabolizma üzerindeki güçlü etkilerinin çoğundan ‘’sinnemaldehit’’ bileşiğinin sorumlu olduğuna inanıyor.

Tarçın, polifenoller gibi güçlü antioksidanlarla doludur. 

26 baharatın antioksidan aktivitesini karşılaştıran bir çalışmada, sarımsak ve kekik gibi “süper gıdaları” bile geride bırakarak açık ara kazanan tarçın olmuştur.

Araştırmalar, tarçının ve antioksidanlarının güçlü anti-inflamatuar özelliklere sahip olduğunu gösteriyor.

Tip 2 diyabetli kişilerde günde 1 gram veya yaklaşık yarım çay kaşığı tarçının kan belirteçleri üzerinde faydalı etkileri olduğu gösterilmiştir. Toplam kolesterol, “kötü” LDL kolesterol ve trigliserit düzeylerini düşürürken “iyi” HDL kolesterol sabit kalmıştır.

Tarçının, insülin hormonuna duyarlılığı önemli ölçüde arttırdığı gösterilmiştir. Bu sayede insülin direncini azaltmada etkili olabilmektedir.

Sindirim sisteminizdeki karbonhidratların parçalanmasını yavaşlatan çok sayıda sindirim enzimine müdahale eder.  Çok sayıda insan çalışması, tarçının anti-diyabetik etkilerini doğrulayıp ve açlık kan şekeri düzeylerini %10-29 oranında azaltabileceğini göstermiştir. Etkili doz tipik olarak günde 1-6 gram veya yaklaşık 0,5-2 çay kaşığı tarçındır.

Tarçının antimikrobiyal etkileri ayrıca diş çürümelerini önlemeye ve ağız kokusunu azaltmaya yardımcı olabilir.

Besin Mayası

Besin mayası, Saccharomyces cerevisiae olarak bilinen bir maya türüdür. Besin mayası üretmek için, S. cerevisiae hücreleri melas gibi şeker açısından zengin bir ortamda birkaç gün büyütülür. Maya daha sonra ısı ile etkisiz hale getirilir, yıkanır, kurutulur, ufalanır ve dağıtım için paketlenir. Maya hücreleri üretim sonrası canlılıklarını yitirirler. Peynirimsi tuzlu bir tada sahip vegan bir gıda ürünüdür. Makarna, çorba, salata, sıcak yemekler, tuzlu hamurişi tarifleri gibi besinlere eklenebilir.

Besin mayası harika bir protein, B vitamini kaynağıdır.

İnsanların yiyeceklerden alması gereken dokuz temel amino asidin tümünü içerir. Bir çorba kaşığı 2 gram protein içerir ve bu da veganlar veya et tüketmek istemeyen kişiler yemeklerine yüksek kaliteli protein ekleyebilirler.

Birçok B grubu vitamini içerir. Özellikle tiamin, riboflavin, niasin, B6 vitamini ve B12 vitamini açısından zengindir. B12 vitamini yalnızca hayvansal ürünlerde doğal olarak bulunur, bu nedenle hayvansal ürün tüketmeyenler için besin mayası B12 eksikliğini gidermeye yardımcıdır.

Beslenme mayası, vücudu oksidatif stresin neden olduğu kronik hastalıklardan korumaya yardımcı olabilecek antioksidanlar olan glutatyon ve selenometiyonin içerir.

Betaglukanın sayılı kaynaklarındandır. Beta glukan; bağışıklık hücrelerini uyararak enfeksiyonla savaşan hücreleri daha etkili hale getirir. Ayrıca yapılan çalışmalar beta glukanın total kolesterolü düşürücü etkisi olduğunu göstermektedir.

Besin mayası vitaminlerini korumak için serin ve karanlık bir yerde saklanmalıdır. Ayrıca nemi dışarıda tutmak için sıkıca kapatılmalıdır.

Hassa bağırsak sendromu ve migreni olan kişilerde semptomları artırabilmektedir. Bu nedenle az miktarda kullanılarak yan etki olup olmadığı kontrol edilmelidir.

Spirulina

  • Spirulina dünyanın en çevre dostu protein kaynaklarından biri olan mavi-yeşil alglerden oluşan bir yosun türüdür. Besin takviyesi olarak kullanılmaktadır.
  • Biyokimyasal profili, insan sağlığında muazzam potansiyele sahip birçok biyoaktif molekülü içerir. Spirulinanın %50- 70 arasındaki zengin protein içeriği; tüm temel amino asitleri içerir. Gamma linolenik (omega-6) asidin sayılı kaynaklarındandır. Antioksidan, antienflamatuar ve immün sistemi uyarıcı etkileri olan fenolikler, fikosiyaninler ve polisakkaritler gibi fonksiyonel bileşikler içerir.
  • Çok sayıda hayvan çalışması ve klinik deneme, spirulinanın, nöral hasarı onarmak, tümörü baskılamak, iltihabı önlemek, bağışıklığı iyileştirmek, toksisiteyi hafifletmek, organ fonksiyonlarını iyileştirmek gibi vücudun anti-oksidasyon kapasitesini artırarak çeşitli oksidatif stres kaynaklı semptomları iyileştirdiğini ve kardiyovasküler hastalık durumlarının hafifletilmesinde etkili olduğunu kanıtlamıştır.
  • Çeşitli insan müdahale çalışmaları, spirulinanın metabolik sendromla ilgili bozuklukların önlenmesi veya tedavisinde kullanılma potansiyelini göstermiştir.
  • Spirulina ile bağlantılı sağlık faktörleri arasında antikanserojenik, hipokolesterolemik ve antioksidan özellikler bulunur.
  • Bir hayvan modeli çalışmasında; besin desteği olarak verilen spirulinanın göğüs tümör hücrelerinin hacminde azalma sağladığı görülmüştür.
  • Bir meta analizde ise spirulina takviyesinin, vücut yağ yüzdesinde ve bel çevresinde önemli bir azalmaya yol açtığı; özellikle obez bireylerde spirulina takviyesinin daha etkili olduğu sonucuna varılmıştır.

Çorbalara, salatalara, milkshakelere, pankeklere, smoothieler gibi birçok yemeğe ekleyebilirsiniz. NASA tarafından astronotların beslenmesinde dahi kullanılmaktadır.

Ah şekerim vah şekerim acaba ben ne yemeliyim?

Ah şekerim vah şekerim acaba ben ne yemeliyim?
Diyabet Hastalığı halk arasındaki adıyla Şeker Hastalığı!
Diyabet, insülin eksikliği ya da insülin etkisindeki defektler nedeniyle organizmanın karbonhidrat, yağ ve proteinlerden yeterince yararlanamadığı, sürekli tıbbi bakım gerektiren, kronik bir metabolizma hastalığıdır. Vücutta enerji için gerekli olan ve fazla alınan besin öğelerinin depolanmasını sağlayan pankreasın β-hücrelerinden salgılanan insülinin, diyabetlilerde üretilememesi ya da vücudun insuline yanıt verememesi söz konusudur. İnsülinin etkili olmaması ile kan şekerinin yükselmesi, diyabetlilerde kısa ve uzun süreli komplikasyonların oluşmasına neden olur
Diyabette beslenme alışkanlıklarının düzenlenmesi; kan şekerinizin normale yakın seviyede tutulmasını, hiperglisemi ve hipogliseminin oluşmamasını, kısa/uzun dönemde komplikasyonların ortaya çıkmamasını, sağlıklı kilonuza ulaşabilmenizi ve koruyabilmenizi, çocukluk çağındakilerin yeterli büyüme ve gelişmelerini, gebelik döneminde yeterli ve dengeli beslenebilmeleri ile sağlayacağını unutmayın.
AH ŞEKERİM, VAH ŞEKERİM ACABA BEN NE YEMELİYİM?
Kişiye özel hazırlanmış bir beslenme programı diyabetlilerin sağlıklı ve kaliteli bir yaşam tarzı gösterebilmeleri için tedavinin temelini oluşturur. Diyabetliler için hazırlanmış olan tek bir çeşit diyet yoktur. Özellikle Tip 2 diyabetliler için hazırlanmış iyi bir beslenme planı kan şeker seviyelerini normal düzeylerde tutmaları için çok önemlidir. Beslenme planı, diyabetli kişinin vücut ağırlığını korumaya yönelik(eğer aksi bir durum söz konusu değilse) olmalıdır. Kısaca; diyabette beslenme planlaması, doğru besinleri gerektiği kadar ve zamanında yiyebilmektir. Fakat gün içinde yemeniz gereken besinler ve zamanlaması diyabetinizin tipine, aldığınız medikal tedaviye, fiziksel aktivite düzeyinize ve kan şekeri düzeyinize bağlı olarak değişir.
ÖĞÜN DÜZENİ NEDEN ÖNEMLİDİR?
Beslenmenizde en çok dikkat etmeniz gereken konulardan biri de öğün düzeninizdir. Diyabeti olan kişi öğün atlamamalıdır! Neden mi? Öğün atlamak bir sonraki öğünde daha fazla besin tüketmenize, böylece daha fazla enerji almanıza ve de kan şekerinizin daha fazla yükselmesine neden olur. Besinlerin 3 ana 3 ara öğünde tüketilmesi kan glikoz düzeyinin normal sınırlarda tutulması için önemlidir. Böylelikle insülin veya ilaç kullanımı daha dengeli olacak, insüline veya ilaca olan gereksinimiz azalacaktır.
HAREKETLE DİRENCİ KIRMAYA NE DERSİNİZ?
Planlanmış egzersiz programları tedavi planınızın önemli kısmını oluşturduğunu unutmayın. Nedeni ise; vücut hücrelerinin insüline duyarlılığını arttırması; kilo vermeyi ve olması gereken kiloda kalmanızı sağlaması; egzersiz ve kaslarda glikozun kullanılmasını arttırarak kan glikoz düzeyini düşürür ve insülin kullanımını arttırır. Kan basıncını düşürerek kardiyovasküler risk faktörlerini azaltır.
Kısaca, diyabet hastalarında yaşam şekli değişikliğinin önemli bir parçası olan tıbbi beslenme tedavisi önemli bir rol oynamaktadır. Doğru ve etkin planlanmış bir beslenme tedavisi ile hastalığınızın seyrinde iyileşme sağlanarak, yaşam kalitenizi arttırabilirsiniz.
 

Anne Sütünüzü Arttıran Besinler İçin Mutfağınıza Girme Vakti

Anne Sütünüzü Arttıran Besinler İçin Mutfağınıza Girme Vakti
Bebeğiniz için hamilelik öncesi ve hamilelik süresince bedeninizi en doğru şekilde beslediniz. Şimdi sıra bebeğinize sunacağınız mucize olan “hayat ağacı” nda…
Yeni bir hayata adım atan ve bu hayata adapte olmaya çalışan bebeğinizin bağışıklık sistemini geliştiren ilk aşısı anne sütüdür.
Sevgili anneler; bebeğinize onun için en faydalı olduğunu bildiğiniz öğrendiğiniz anne sütünü vermek istiyorsunuz fakat anne sütünü arttırmak adına konu-komşu-sosyal medya yanlış bilgi hurafelerinden uzak durun. Sütünüzü şekerli besinlerle arttırın tuzağına düşmeyin. Sağlıklı alternatiflere yönelin. Unutmamanız gereken en önemli şey; düzenli beslenmeniz… Ev işleri, bebeğinizin bakımı derken öğünlerinizi atlamamanız. Öğün sayılarınıza özen gösterdiğiniz gibi kalitesine ve gün içerisinde sıvı tüketimine de dikkat ediniz.
Nesiller boyu bildiğimiz ve süt arttırıcı etkisi ile kullandığımız, sütünüzünde zenginliğine zenginlik katacak bal kabağı, maş fasülyesi, yulaf, yumurta, yoğurt, dereotu, ıspanak, bulgur ve somona sofralarınızda muhakkak yer veriniz…
İşte size süt arttırmanıza destek olacak birkaç tarifim:
Hem süt arttırmanıza hem de tatlı krizlerinize çözüm bulan şahane bir puding: Hurmalı, çikolatalı pişmeyen puding
1 adet trabzon hurması
1 adet muz
1 yemek kaşığı kakao
1 yemek kaşığı bal (isteğe bağlı)
1 tatlı kaşığı toz tarçın
1 yemek kaşığı süt
2-3 adet ceviz
Antep fıstığı
Hindistan cevizi tozu
İyice olgunlaşmış yumuşak trabzon hurmalarının kabuklarını soyun. Kakao, bal, tarçın, muz ve sütle blendıra koyun ve iyice çekin. Kaselere koyarak üzerini cevizle süsleyin.
 
Hem sıvı alımınıza hem süt kanallarınızı uyarmaya yardımcı: Dereotlu Kabak Çorba
2 adet yeşil kabak
1 yemek kaşığı yulaf unu (Tepeleme)
1 yemek kaşığı sıvı yağ
3 su bardağı süt
2 su bardağı su (isterseniz azaltabilirsiniz)
Bir tutam dereotu
Tuz, pul biber, karabiber, nane
 
Sıvı yağı tencereye koyun. Unu ilave edip kokusu çıkana kadar birkaç dakika kavurun. Bir taraftan çırpma teliyle hızlıca çırpıp diğer taraftan sütü ilave edin. Suyu da ilave edip, iyice karıştırdıktan sonra, kaynamasını sağlayın. Kaynamaya başlayınca, kabuklarını soyup doğradığınız kabakları ilave edip kabaklar yumuşayana kadar pişirin. Blendırdan geçirip, tuzunu, dereotunu ve baharatları ilave edin. Çorbanızın kıvamı kullandığınız kabakların büyüklüğüne göre değişebilir. Kıvamı koyu olursa, suyla ayarlayıp pişirin. Bir de çorbanızı pişirirken, dibinin tutmaması için ara ara karıştırmayı unutmayın.
Bol posa sayesinde bağırsak fonksiyonlarını arttırırken, kan şekerinide düzenlemeye yardımcı:Maş fasülyesi
 
Maş Fasulye Salatası
60 gr maş fasulye
1 demet dereotu
1 demet maydanoz
3 sap taze soğan
1 adet kırmızı biber
2 tatlı kaşığı nar ekşisi
1 tatlı kaşığı zeytinyağı
½ adet limonun suyu
 
Maş fasulyelerini haşlayın. Yeşillikleri ince ince kıyın. Kırmızı biberleri küp küp doğrayın. Başka bir kapta zeytinyağını, nar ekşisini ve limon suyunu çırpın, hepsini karıştırın sütünüze vitamin katın.
 
 
 

Merhaba; haftasonu kaçamak yapanlar burada mısınız?

Merhaba; haftasonu kaçamak yapanlar burada mısınız?
En sevdiğin besinleri doya doya afiyetle yedin, şimdi pişman oldun ve kara kara ne yapsam diye mi düşünüyorsun?
Hiç stres yapma çünkü bu işin sırrı dengelemekten geçiyor… Yemekten keyif aldığın besinleri beslenmenden tamamen çıkarman, kendini bunlardan mahrum bırakman doğru bir strateji değil çünkü hiç uygulanabilir ve sürdürülebilir bir alışkanlık değil! Bunun yerine o çok sevdiğin yüksek kalorili besini daha az sıklıkta, küçük porsiyonlarda ve ertesi öğünde/günde dengeleyerek tüketirsen olur bu iş…Ama beni bu haftalık maruz gör, gel bir telafi yolu göster bana diyorsan da işte benden sana 3 gün uygulayacağınız ‘metabolizma ateşleme diyeti’ :
Sabah uyanınca: 1 yk organik elma sirkesi + bol su
Kahvaltı:
3 adet yulaflı poğaça
1 kupa moringa çayı veya beyaz çay
 
Öğle:
Sınırsız ödem atıcı çorba
Bol limonlu salata(1 tk keten tohumu-1 yk organik elma sirkesi-1 tk yağ)
Ara:
1 dilim ananas (üzerine 1 çk toz tarçın-1 tk Hindistan cevizi)
5 adet tuzsuz badem
1 kupa özel çay
Akşam:
30 gr kıyma ile lahana yemeği
3 yk yoğurt (1 çk pul biber-1 tk zencefil-1 tk zerdeçal-karabiber) (2yk yulaf ezmesi ekleyiniz
Ara:
5 adet tuzsuz badem + 1 yk organik elma sirkesi + bol su
*Gün içerisinde 2-2,5 lt su tüketmeyi unutmayınız
*Hamileler/Emziren anneler/Kronik rahatsızlığı bulunanlar bir uzmana sormadan uygulamayınız
Tarifler

  • 2.5 sb yulaf ezmesi
  • 10 adet yeşil zeytin
  • 2 adet yumurta
  • 1 kase yoğurt
  • 1 kase lor peynir
  • maydanoz-dereotu
  • 1 tk pul biber-karabiber-az miktarda tuz

Hepsini karıştırın ve toplar halinde şekil verip 180 derecede 30-40 dk pişirin.
Ödem atıcı çorba

  • 1 demet maydanoz
  • Yarım demet ıspanak
  • 1 çay bardağı haşlanmış nohut
  • 2 su bardağı yoğurt
  • 1 adet yumurta
  • Yarım yemek kaşığı tam buğday unu
  • Az tuz

Yumurtayı, yoğurdu ve unu iyice çırpın. Üzerine su ekleyerek ayran kıvamına getirin. İçine haşlanmış nohudu koyup kısık ateşte sürekli karıştırarak pişirin. Piştikten sonra çok ince doğradığınız maydanoz ve ıspanağı ekleyin, bir taşım kaynatıp altını kapatın.
Özel çay

  • 1 litre su
  • 1 adet elma
  • 1 çubuk tarçın
  • 3 adet karanfil
  • 1 tatlı kaşığı yeşil çay
  • 4 top karabiber
  • 1 tatlı kaşığı mate çayı
  • Bir tutam ıhlamur

1 litre suya 1 elma kabuklarıyla birlikte doğranır, 1 çubuk tarçın 3 karanfille beş dakika kaynatılır. Ateş kapatılıp içine 1 tatlı kaşığı yeşil çay, 4 top karabiber , 1 tatlı kaşığı mate çayı, bir tutam ıhlamur çayı eklenir, dört dakika demlenir.  Tüm malzemeler süzülüp sıcak veya soğuk olarak gün içerisinde tüketebilirsiniz.

Yaşlılık döneminde osteoporoz?


Yaşlılık döneminde osteoporoz?
Halk arasında kemik erimesi olarak da bilinen osteoporoz, kemiklerde bulunan mineral yoğunluğunun azalmasına bağlı olarak kemiklerin zayıflaması ve kırılganlaşması olarak tanımlanabilir.
Gençken kemik yapım ve yıkımı eşitken, yaşlandıkça yıkım yapımdan daha fazla olur ve kemik kitlesi azalır. Bu nedenle yaş ilerledikçe osteoporoz görülme riski artar. Osteoporoz tedavi edilebilir ve önlenebilir bir hastalıktır ancak kırıklara neden olmadığı sürece sessiz seyreden bir hastalıktır. Bu nedenle ‘’sessiz hırsız’’ olarak adlandırılır. Bu nedenle uygun zamanda tanı için 45 yaşından sonra düzenli olarak sağlık kontrollerinin yaptırılması önerilir. Kadınların 65 yaşından sonra, erkeklerin ise 70 yaşından sonra mutlaka kemik yoğunluğu ölçümü yaptırmaları gerekir.
Sigara kullanımı, aşırı alkol ve kafeinli içecek tüketimi, kadınlarda düşük östrojen, erkeklerde düşük testosteron, kalsiyum ve D vitamini eksikliği, hareketsiz yaşam, kortizon gibi bazı ilaçlar ve böbrek yetmezliği gibi bazı hastalıklar osteoporoz riskini artırır.
Kalsiyum kemiklerin yapı taşıdır. Kemikleri güçlendirmek için yaşlılık döneminde 1200-1300 mg kalsiyum alınmalıdır. 1 porsiyon kalsiyum (240 mg) = 1 su bardağı yoğurt, 1 su bardağı süt/kefir, 2,5 kibrit kutusu kadar peynire denktir. Günlük kalsiyum ihtiyacının karşılanabilmesi için 2 kibrit kutusu kadar peynir, 2 kase yoğurt, 1 su bardağı süt gibi 4-5 porsiyon kalsiyum içeren besin tüketilmelidir. Süt ve süt ürünlerinin yanı sıra balıklar (özellikle kılçığı ile yenilenler), koyu yeşil yapraklı sebzeler, tam tahıl ürünleri, pekmez ve kurubaklagiller de belirli bir miktar kalsiyum sağlar. Ancak bu besinlerden sağlanan kalsiyumun vücutta kullanımı süte göre daha sınırlıdır.
D vitamini diyetle alınan kalsiyumun bağırsaklardan emilmesini sağlar bu nedenle yeterli miktarda D vitamini alımı kemik sağlığı için şarttır. D vitamininin en iyi kaynağı güneştir; yumurta sarısı, ton balığı ve somon gibi yağlı balıklar da D vitamini kaynağı olmasına rağmen güneş ışığından yeterli miktarda yararlanılamadığında D vitamini eksiklikleri görülür. Bu nedenle rutinde D vitamini seviyeleri takip edilmeli ve eksiklik varsa hekime danışılarak takviye yapılmalıdır.
Yaşlılık döneminde kabızlık?
Yaşlılık döneminde kabızlık sorunu artar. Bu durumu önlemek için yeterli posa tüketilmeli, sıvı alımı ve hareket artırılmalıdır. Günlük 8-10 bardak su tüketilmelidir. Mümkünse haftada en az 3 gün 30 dakika veya her gün 15 dakika yürüyüş yapılmalıdır.
Yeterli posa tüketimi için;
Beyaz ekmek yerine tam buğday, çavdar veya bol tahıllı ekmek tercih edin.
Sebze ve meyve tüketiminizi artırın (günde toplam 4-5 porsiyon sebze ve meyve). Mevsim sebze ve meyvelerinden çeşitliliği artırarak tüketin. Meyve ve sebzeleri mümkünse iyice yıkadıktan sonra kabuğunu soymadan tüketin.
Haftada en az 2-3 kere kurubaklagil tüketin.
Pirinç pilavı yerine bulgur pilavını, normal makarna yerine kepekli makarnayı tercih edin.
Hala kabızlık sorunu yaşıyorsanız, sabahları aç karnına 1 tatlı kaşığı zeytinyağı içebilirsiniz.
Kabızlık için diğer öneriler;
Sabah kahvaltı sonrası tuvalete gidin ve 15 dakika bekleyin. 15 dakikada dışkılayamazsanız çıkın.
Eğer alafranga tuvalet kullanıyorsanız ayakları 15 cm kadar yükseltecek bir basamak eşliğinde tuvaletinizi yapmaya çalışın.
15 dakika aşağıdaki görseldeki gibi masaj yapıp, ev dışında veya içinde yürüyün.

 Kilo vermesi önerilen yaşlılarda kas kaybının önüne nasıl geçilir?
Protein kasların yapı taşıdır. Yaşlanınca kas kaybı olur ve yeterli protein alınmazsa kas kaybı artar. Kilo vermesi önerilen yaşlılar kas kaybı yaşamamak için mutlaka yeterli protein almalı ve kas güçlendirici egzersiz yapmalıdır.
Yaşlılar 1 günde 9-10 birim et, süt, yumurta, kurubaklagil türünden protein tüketmelidir. Kilo vermek hedefleniyorsa et, süt ve süt ürünleri yağsız tercih edilmelidir.
1 birim protein grubu= 1 köfte, 1 orta boy yumurta, 1 kibrit kutusu kadar peynir, 1 orta boy su bardağı süt/yoğurt/kefir, 4 yemek kaşığı kurubaklagil, 5 hamsi, 2 istavrit
Yeterli protein almak için gün içerisinde yenilmesi gerekenler örnek;
3-4 adet köfte
2 kibrit kutusu kadar peynir (1’i kahvaltıda, 1’i ara öğünde olabilir)
1 yumurta
3 su bardağı süt/yoğurt/kefir
Hipertansiyon için DASH diyeti?
ABD Ulusal Sağlık Enstitüsü “yüksek tansiyonun önlenmesi için yaşam boyu kalp dostu beslenme yaklaşımı” yani DASH (Dietary Approaches to Stop Hypertension) diyetini geliştirmiştir. DASH diyetinin hipertansiyonun yanı sıra şeker ve kalp damar hastalıkları ile çeşitli kanser türleri ve kemik erimesi riskini azalttığı da belirtilmektedir.
DASH beslenme planı, kan basıncını düşürmek için gerekli olan potasyum, kalsiyum, magnezyum gibi mineraller, protein ile posadan zengin bir diyettir. DASH diyeti, sebze ve meyveler, tam tahıllar, yağsız veya az yağlı süt ürünleri ile balık, tavuk gibi beyaz etler, kurubaklagiller ve sert kabuklu yemişler ile bitkisel sıvı yağların tercih edildiği bir örüntüden oluşur. DASH diyetinde doymuş yağ ve şeker içeriği yüksek besinlerin tüketimi sınırlıdır. DASH diyeti ayrıca günlük sodyum alımının en fazla 2300 mg ile sınırlanmasını önerir.
DASH diyeti, kalp hastalığı ve inme vakalarında ana risk etmeni olan yüksek tansiyonun önlemesi ve tedavisinde etkin bir beslenme yaklaşımı sunmaktadır. Güncel bir araştırma, günlük sodyum alımının 1500 mg ile sınırlandığı, yani düşük sodyumlu DASH diyetinin, standart DASH diyetine nazaran kan basıncının düzenlenmesinde daha etkili olabileceğini gösteriyor. Bir başka araştırmada ise, diyabet hastalarında sekiz hafta süreyle uygulanan DASH diyetinin vücut ağırlığı, bel çevresi ve kolesterol seviyeleri olmak üzere kardiyometabolik risk etmenlerini azalttığı gösteriliyor. DASH diyetinin kemik sağlığına olan etkisini inceleyen araştırmalar, DASH diyeti ve bu diyetle birlikte azalan sodyum alımının kemik mineral yoğunluğunu iyileştirebileceği ve kemik kaybı ve kırık riskini azaltabileceğini gösteriyor. DASH diyetinin kemik sağlığı üzerindeki olumlu etkisinin diyetin kalsiyum, potasyum ve magnezyum mineralleri ile antioksidan etki gösteren çeşitli bileşenleri içermesinden kaynaklandığı belirtiliyor. Bu diyetin sağlık etkilerinin bilimsel olarak kanıtlandığı ve önerilerinin Avrupa’daki mevcut beslenme önerileriyle uyumlu olduğu göz önüne alındığında, DASH diyetinin daha sağlıklı bir diyet ve yaşam tarzı için benimsenebilecek dengeli bir diyet stratejisi olduğu söylenebilir.

Yaşlılık döneminde sıkça rastlanan diyabette beslenme nasıl olmalıdır?
Diyabet tabağı modelini uygulayın. Tabağınızın yarısını salata, yeşil fasulye, brokoli, karnabahar, lahana gibi nişasta içermeyen sebzeler; dörtte birini et, tavuk, hindi, balık, peynir, yumurta gibi protein kaynakları; dörtte birini de kurubaklagiller, tam tahıllı ekmek gibi karbonhidrat kaynakları ile doldurun.
Beyaz un, şeker, pirinç gibi rafine karbonhidratlar yerine tam buğday unu, bulgur gibi lif oranı yüksek karbonhidratları tercih edin.
Meyvenizi kan şekerinizi hızlı yükseltmemesi adına tek başına tüketmeyin. Yanına süt, yoğurt, kefir, ayran veya badem, fındık, fıstık, ceviz gibi protein ve yağ içeren bir besin ekleyin.
Haftada 2 defa balık tüketerek ve beslenmenize ceviz, keten tohumu, semizotu gibi besinleri ekleyerek omega-3 alımınızı artırın. Tereyağı yerine zeytinyağı kullanın. Cips, hazır kekler, atıştırmalıklar gibi trans yağ içeren gıdalardan uzak durun.
Günde en az 2-2,5 lt kadar su tüketin ve fiziksel aktivitenizi mümkün olduğunca artırın.
 

EGZERSİZ ÖNCESİ VE SONRASI BESLENMENİZİ ZAMANLAMA


EGZERSİZ ÖNCESİ VE SONRASI BESLENMENİZİ ZAMANLAMA
‘’Egzersizden önce ve sonra ne yemeliyim?’’ biz diyetisyenlerin en sık karşılaştığı sorulardan. Yapılan egzersizden en fazla yararı sağlayabilmek için egzersizin türü, süresi ve şiddeti kadar; egzersizden önce ve sonra ne yediğiniz ve ne zaman yediğiniz de büyük önem taşıyor. Önerilen beslenme şekli yapılan egzersize ve bireyin özelliklerine göre değişiklik gösterse de bazı püf noktalar mevcut. Buyurun bakalım…
Performansı en üst düzeye çıkarmak ve kas hasarını önlemek için egzersiz öncesi öğün önemli…
Egzersizden önce ana öğün tüketilecekse en az 2-3 saat önce, ara öğün tüketilecekse 1 saat önce tüketilmedir. Öğünler, kaslara gerekli enerjinin sağlanabilmesi için yeterli miktarda karbonhidrat; kas protein sentezini geliştirmek ve kas hasarını önlemek için yeterli miktarda protein; performansın olumsuz etkilenmemesi ve sindirim problemi yaratmaması için düşük yağ ve düşük posa içermelidir. Ana öğün olarak yağsız bir protein kaynağı, pirinç/bulgur/makarna gibi bir tahıl ve az posalı sebze; ara öğün olarak ise yoğurt ve meyve veya süt ve yulaf tercih edilebilir.
‘Anabolik Pencere’ye dikkat!
Anabolizma, küçük moleküllerin daha büyük, kompleks moleküllere dönüşmesidir. Özellikle kuvvet egzersizlerinden sonra vücut kas büyümesi ve onarımını içeren 30 dakikalık anabolik bir sürece girer. Bu nedenle egzersizden sonraki ilk 30 dakika içerisinde protein sentezini artırmak, kas protein yıkımını azaltmak ve kas glikojenini yenilemek için karbonhidrat ve protein içeren bir öğün tüketilmelidir. Egzersizden sonra bir yemek yenecekse ızgara somon, tam tahıllı ekmek, bol salata veya ızgara tavuk, makarna, fırın sebze veya lor peynirli omlet, tam tahıllı ekmek, söğüş sebze gibi bir öğün tercih edilebilir. Yemek yenmeyecekse muz ve süt gibi karbonhidrat ve protein içeren küçük bir ara öğün yapılabilir. Terlemeyle kaybolan sıvının yerine konması için de yeterli miktarda su tüketilmelidir.
 

PARDON!!! KALBİNİZE BİR GÖZ ATAR MIYDINIZ?


 

Pardoon!! Kalbinize bir göz atar mıydınız?

Dünya nüfusunun %25’inin kalp damar hastalıklarından etkilendiğini, ülkemizde de en çok görülen hastalığın kalp- damar hastalıkları olduğunu ve tüm dünyadaki ölümlerin birinci derece nedeninin kalp damar hastalıkları olduğunu biliyor muydunuz?
Ancak içinizi rahatlatacak bir haberim var…
Kalp-damar hastalıklarını sağlıklı bir yaşam ve doğru beslenme ile büyük oranda önleyebilirsiniz.
Öncelikle işe kalbinizi inceleyerek başlayın:

  • Yüksek kan basıncı,
  • Yüksek kolesterol, trigliserit ve LDL kolesterol düzeyi ve düşük HDL düzeyi,
  • Kilo problemi ve kilo problemine bağlı/ veya bağlı olmaksızın bel bölgesinde yağlanma,
  • Yüksek tansiyon ve kan glikoz düzeyi,
  • Sigara ve alkol kullanımı,

Yukarıda saydıklarımdan birine veya bir kaçına sahipseniz, üzgünüm ama kalbinizin yaşı oldukça fazla! Kalbinizi gençleştirmek için popüler hatalı diyet uygulamalarını bir kenara bırakıp, kalbinizi genç tutacak uyarılarıma göz atıp, aklınızın bir kenarına yazmalısınız:
 
Günde 5-8 porsiyon meyve ve sebze yemeye özen gösterin
Gün içerisinde çeşitli sebze ve meyveleri beslenme düzeninize eklemelisiniz. Çünkü diyetinizde, ne kadar çeşitli beslenme modeli olursa, o kadar zengin vitamin ve mineral içeriği mevcut demektir.
Her öğünde sofranızda mutlaka tam tahıl bulundurun
Zengin vitamin ve mineral içeriği ile bildiğiniz tam tahıllar; aynı zamanda kalp hastalığı, kanser, diyabet gibi hastalıklarla savaşta yıldız olan liften zengindir. Bu sayede ana öğünlerinizin olmazsa olmazlarından olmalıdır.
Kalbini seven balığa sofrasında mutlaka yer açsın!
Omega yağ asitlerinden zengin olan deniz ürünleri kan dolaşımını ve kalp basıncını dengeleyerek kalp sağlığına dostluk eder. Bu sebeple haftada 2 gün özellikle fırınlanmış olarak yer açmalısınız.
Yağlar dost iken düşman olmasın, aman dozajlar aşılmasın!
Doymuş yağ, trans yağ ve kolesterolden zengin beslenmeyi en aza indirmelisiniz.
Bu yağ grubu damarların kalınlaşmasına, kan akışının yavaşlamasına ve kalp basıncının artmasına neden olarak, vücudun doğal ritmini bozmakla beraber kalbin erken yaşlanmasına neden olmaktadır.
Doğru miktarda sağlıklı yağlı tohumları beslenmeye katın
Yağlı tohumlar içerdikleri vitamin, mineral ve kaliteli yağ asitleri ile vücudu dıştan içe genç tutmaktadır. Bu tohumlar kan basıncını dengeler, yağlanmayı önler ve cildinizi parlatırken kalbinizi korumaktadır. Ancak unutmayınız ki tüm bu özellikleri kavrulmamış formlarını tükettiğiniz de sağlamaktadır.
Tuz tüketimini arttırmak yerine baharatları arttırın!
Artan sodyum alımı beraberinde vücuttaki elektrolit dengesini bozacağından, başta kalp olmak üzere tüm organların çalışma prensibini olumsuz etkilemektedir. Bu yüzden mümkün oldukça yemeklerinizi az tuzlu bir şekilde hazırlamaya veya siparişlerinizde tuz ilave edilmemesini belirtmeye özen göstermelisiniz.
Light süt ve süt ürünleriyle barışın
Çoğu zaman light süt ve süt ürünlerini sınırlandırmanın kalori tasarrufu olduğunu düşünüyorsunuz değil mi? Fakat asıl önemli olan noktanın kalori tasarrufundan çok, doymuş yağ alımının sınırlandırılması olduğunu bilmelisiniz. Özellikle peynirlerdeki tuz oranını da düşünecek olursak light süt ve süt ürünlerini hayatımıza korkmadan almanın vakti geldi de geçiyor bile!
Kalbinizi dinamik tutun!
Düzenli, orta derecede fiziksel aktivite kan basıncını düşürmekte ve vücudun stresle baş etmesini kolaylaştırarak kilo yönetimini de olumlu etkilemektedir. Fiziksel aktiviteyi hayatınıza katmak için kendi hedeflerinizi oluşturun ve bu hedefleri takip edin. Her bir adımı tamamladıkça bir üst seviyeye çıkarak kalbinizi yormadan formda ve dinamik tutun.
Kalp hastalıklarını önlemede en iyi çözüm beslenme ve yaşam alışkanlıklarını değiştirmektir. Fakat önemli olan nereden başlayacağınızı bilmektir. Yaşamınızın bütününe bakıp ve yukarıda bahsettiğim beslenme prensiplerinden hangilerine sahip olduğunuzu değerlendirin. Unutmayın; tek başına hiçbir besin mucize yaratamaz ve sizi hastalıklardan, kilo problemlerinden koruyamaz!
Kalbinizi korumak için sadece besinlerden değil sevgiden ve iyilikten beslemeyi de unutmayın!