KALORİKOLİK OLMAYIN!

KALORİ KOLİK OLMAYIN
Günümüzde sağlıklı beslenme ve diyetle ilgili haberler bültenlerin %50 sini hatta belki de daha fazlasını kaplıyor, hal böyleyken; hepimizde kendine dönüp bakma, kendini beğenmeme, hep daha fazlasını hep 40 kilo olmayı istemeye başladık. Bunun temeli aslında KIYASLAMA hastalığından geliyor.
KIYASLAMAYIN
“Kıyaslamak mutsuzluktur” nokta:)
Her bireyin kilosu boyu sağlık problemleri kan değerlerine kişiye özeldir,bu durumdan sahip olduğu kiloya kadar bir çok değişken etkilenmektedir.
Aynı yaşta aynı boyda farklı kilolarda olmak, kilosu fazla olanı sağlıklı kılmayacağı gibi kilosu düşük olanı sağlıklı kılmaz. Önemli olan ne yediğiniz nasıl beslendiğiniz ,hareket kapasiteniz ve uyku süresidir.
Kıyasladığımız en önemli şeylerden bir tanesi de kalori olmaya başladı.
Kalori hesaplama üzerine uygulamalar ve günlük beslenmenizi kalorilere sığdırmaya çalışma çabası geliştirdik, istemli ya da istemsiz…
KALORİ DEĞİL İÇERİK ÖNEMLİ
Elimdeki elmada 100 KALORİ, gazlı içecek de 100 KALORİ
Ama bu elmayı yediğimde hem lif hem B grubu vitaminlerini alıyorum,hem de bağışıklığımı güçlendiriyorum ve bunun etiketinde saçma sapan adını bile telaffuz edemediğim maddeler yok!
Peki diğer elimdeki 100 kalori olan  gazlı içeceğin bana ne faydası var ?
ÖZETLE SÖYLÜYORUM,
HİÇBİR FAYDASI YOK!
İstedikleri kadar light olsun, sıfır kalori olsun bu içeceklerin size bırakın faydayı zararı var.
Bu içecekler; esas olarak karbonatlı su, yapay veya doğal tatlandırıcı, renkler, aromalar ve diğer gıda katkı maddelerinin bir karışımıdır. Yaygın olarak kullanılan bir koruyucu potasyum benzoattır .
Bu içecekler yerine ne tüketebilirsiniz, halis muhlis AYRAN olabilir, maden suyu olabilir evde kendi hazırladığınız kompostolar olabilir. Yerini dolduralım ki elimiz yine bu tarz içeceklere gitmesin. BU konunun kilonuzla değil salığınızla alakası var o nedenle DAHA FAZLA ÖZEN GÖSTERMELİYİZ.
Yemek yerken cafelerde restoranlarda masalarda mutlaka bir kilo muhabbeti, bir kalori sohbeti dönmeden yemek yenmez oldu,önünde patates kızartmasını ketçaba banarken ,bir yandan dişlerine zarar vermesin!diye pipetle asitli içeceğini hüpletirken midesinin başına getirdiklerinden habersiz,bugün 500 kalori hakkım kaldı, bu ay 3 kilo vermem lazım gibi cümleler kuruyoruz.Mantık karmaşasına bakar mısınız,eminim sizin çevrenizde de bu tarz konuşmalar sık sık oluyordur.
Bedeniniz oyuncak değil, mucizevi bir kapasiteye sahip kalori baz alınarak ya da başkalarının beslenme programlarını uygulayarak, daha kötüsü ŞOKLARA girme meraklarımızla bedenimizin fabrika ayarlarını bozmayalım.bozanları uyaralım.

BESİNLERİ NASIL PİŞİRELİM?


 
Büyüme-gelişme ve yaşamsal fonksiyonlarımızı yerine getirmek için gerekli vitamin, mineral, karbonhidrat ve yağ kaynağımız besinlerdir. Bu besinleri çok veya az tüketilmesi pek çok hastalığa sebep olabilmektedir. Ancak sadece tüketim miktarları değil o besinleri pişirilme aşamasıda oldukça önemlidir. Bazı besinleri çiğ bazı besinleri ise pişirdikten sonra tüketiriz. Bu besinleri pişirerek ve bazı işlemler uygulayarak yenebilinecek şekle getiririz fakat bu işlemler sırasında vitamin ve mineral kayıpları olabilmektedir. Gelin nasıl en doğru şekilde pişirebiliriz beraber inceleyelim;
Et pişirirken; yüksek ısıda bir miktar vitamin kaybı olmaktadır. Izgara yapılan etlerde, yüksek sıcaklık ve su kaybı dolayısıyla folik asit, B1 ve B12 vitamin kayıpları ile birlikte protein kaybı görülmektedir. Bu nedenle etleri orta ısıda pişirin, sulu pişirdiğinizde suyunu dökmeyin ki vitamin ve mineralde kayıp olmasın.
Sebzeleri pişirirken; Özellikle marul, lahana gibi yeşil yapraklı sebzeleri keserken bıçak kullanmak yerine eliniz ile doğrarsanız vitamin ve mineral açısından kayıp olmayacaktır. Kestikten sonra sebzeleri bekletmek yerine hemen pişirmelisiniz. Sebzeleri kendi suyu ile pişirin veya ekstra bir su koyacaksanızda suyunu dökmeyin. Sebzelerdeki zararlı kimyasallar için sirkeli su da bekletebilirsiniz. Aman dikkat diyim sebzeleri tuz ile ovup sıkmayın ki vitamin kayıpları görülmesin.
Sebze ve meyveler pişirileceği zaman kaynar suya atılmalıdır, soğuk suya konarak pişirilmemelidir. Domates ve salça asitli oldukları için pişirme süresini uzatacağından pişmesine yakın koyulmalıdır.
Yeşil yapraklı sebzelerin rengini koruması için pişirirken soda ekleyenimiz kesin vardır. Soda besin değerinde kayıplara neden olmaktadır. Yeşil yapraklı sebzeleri pişirirken tencereninin kapağı bir kere açıp kapatılmalıdır.
Haşlama mı yapmalıyız yoksa buharda mı?
Haşlama suyunu döküyorsanız tercihiniz buharda pişirmek olmalıdır.
Sıkılmış meyve suyu içelim mi diyenler bu detayda sizin için. Eğer sıktığınız meyve suyunu bekletirseniz C vitamininde kayıplar olacaktır. Ayrıca sıkılmış meyve suyu tercih etmek yerine meyvenin kendisini yediğinizde içerisinde ki liften dolayı sizi daha uzun süre tok tutacaktır. Bir portakal suyu için 3-4 tane portakala ihtiyaç vardır. Yani kalori açısından da 3-4 meyvenin kalorisini birden alıyosunuz demektir. Bu sadece portakal için değil diğer meyve suları içinde geçerlidir. Bu meyveleri gün içerisinde dağıtarak yemek kan şekerinizin daha dengeli olmasını sağlayacaktır.
Dondurulup çözülmüş besinleri tekrar dondurmayın!
Sütlü tatlı yaparken şekeri en son ekleyiniz. Şekerle birlikte pişirdiğimizde mailard reaksiyonuna neden olmaktadır. Bu reaksiyon sonucu serbest radikaller dediğimiz zararlı maddelerin oluşmasına neden olmaktadır. Ayrıca şekerle birlikte pişen sütün protein değerlerinde de kayıplar görülmektedir.
Makarnayı pişirirken yaklaşık 10 dakika kadar yani ‘al dante’ şeklinde pişirdiğiniz zaman glisemik indeksi düşük olacak ve bu da kan şekerimizde ani yükselmelere neden olmayacaktır. Az suda ve suyunu çekecek şekilde pişirdiğinizde B vitaminlerinde de kayıplar görülmeyecektir.
Kurufasulye ve nohutu pişirmeden bir gün önce suda beklettiğimizde gaz oluşumunu önleyebiliriz. Ayrıca iyi pişirdiğimizde sindirimi kolaylaşır ve böylelikle protein değeri artar.
Ayrıca kullanacağınız ızgara, teflon, çelik gibi mutfak gereçlerinin çizik olmamasına da dikkat etmemiz gerekmektedir. Yemeği ne kadar sağlıklı pişirdiğimizi düşünsek bile pişirme kabı kötüyse kimyasallar açısından risk altındayız demektir.
 
 
 

AŞKIN EN LEZZETLİ HALLERİ

Sevgililer gününde en güzel hangi hediyeyi alabileceğinizi veya en güzel yerde ne yemek istediğinizi düşünürsünüz? Acaba aşka giden yol sevdiğinizin midesinden geçer mi? Sevgililer gününde karnınızı doyurmak yerine birbirinizin duygularını beslerseniz çok da mideden geçmediğini fark edeceksiniz. Aşkın kalorisi olmadığı gibi aşkla yediğiniz her şeyin size heyecan ve mutluluk verirken metabolizmanızı da hızlandırdığını unutmayın. Ama gene de sevgi dolu masanızda neler olmalı derseniz işte size önerilerim:

  1. Aşkın En Tatlı Hali: Fitaşk

Muhteşem kokuları ve aromalarıyla baharatları sofranıza mutlaka almalısınız. Zencefil, yüksek çinko içeriğiyle vücut ısısını ve testesteron salgısını arttırarak cinsel dürtülerinizi harekete geçirebilir. Fındık, kaju, çam fıstığı, ceviz gibi kuruyemişler eski çağlardan günümüze afrodizyak olarak kullanılan yiyeceklerin başında geliyor. Cinsel gücü arttırıcı etkisi olan kajuyu hem enerji sağlaması hem de lezzet vermesi için kullanabilirsiniz.
Malzemeler:
60 gr Medine Hurması
60 gr Çiğ Kaju Fıstığı
1\2 çay kaşığı toz tarçın
1\2 çay kaşığı toz zencefil
Üzerini süslemek için 2 yemek kaşığı toz Hindistan cevizi
Hazırlanışı:
Kajuları toz haline gelene kadar mutfak robotundan geçirin, üzerine çekirdeklerini çıkarttığınız hurmaları ekleyip macun kıvamına gelene kadar çekmeye devam ediniz. Son olarak toz tarçın ve toz zencefili de karıştırıp ceviz büyüklüğünde toplar yapınız. Bu topları da hindistan cevizine bulayıp servis edebilirsiniz.

  1. Muhteşem Üçlü: Roka, Ispanak Ve Çilek

Sevgilinize enfes bir salata hazırlayarak mutluluğunuzu katlayın. Çilek, ceviz ve ıspanağın cinsel isteği arttırıcı ve her iki cins içinde afrodizyak etkileri vardır. Mutluluk hormonları salgılanmasında yardımcı B vitaminlerinden zengin yeşil yapraklı sebzeler roka, tere, ıspanak kendinizi iyi hissettirecek mutluluk veren besinlerdir. Homosisteini yüksek olan kişilerde, serotonin hormonunu daha düşük seviyelerde salgılanmaktadır. Çilek ise homosistein seviyesini düşürerek mutluluğunuzu taçlandırmanıza yardımcı olacaktır.

  1. Ana Yemeğinize Vişneli Dana Yahni

Akşam yemeğinizde aşkınızı alevlendirecek bir yemek yapmak istemez misiniz? Afrodizyak etkisi olan kerevizi, tüm vücudu uyarıcı özelliğe sahip olan zencefili kullanarak yapacağınız et yemeğinizle bedenen ve ruhen de güç kazanırsınız. Yemeğinize tarçın ve kakulenin muhteşem aromasını da katarak harika kokularla sevgilinizin başını döndürebilirsiniz.
Malzemeler:
500 dana bonfile
1 adet havuç
1 adet kuru soğan
1 dal kereviz sapı
1 adet çubuk tarçın
3 yemek kaşığı nar ekşisi
200 gr donmuş vişne
1 adet tane kakule
Yarım bardak su
2 yemek kaşığı bal
1 yemek kaşığı zeytinyağı
Hazırlanışı:
Bonfileyi, havucu, soğanı ve kerevizi kuşbaşı şeklinde doğrayın. Isıttığımız tavaya sırası ile zeytinyağı, bonfile, soğan, havuç, kereviz sapını kavuruyoruz. Üzerine dondurulmuş vişnemizi, nar ekşisini, suyu, baharatları ekleyip kaynattıktan sonra 45 dakika kısık ateşte pişiriyoruz. Ocaktan alacağımız vakit 2 yemek kaşığı balımızı ilave edip servis tabağına alıyoruz.

  1. Beraber egzersiz yapmanın keyfini çıkarın:

Kalbinizin yükünü hafifletmek için birlikte egzersiz yapmayı ihmal etmeyin. En önemli nokta sevdiğiniz ve birlikte yapabileceğiniz egzersizi bulmak! Sadece yürüyüş, koşu ya da fitness egzersizleri değil; dans, tenis, yüzme, yoga gibi egzersizleri yapmayı da düşünebilirsiniz. Egzersiz, beyinde endorfin seviyesini arttırarak vücudun doğal ağrı kesicisi ve mutluluk kaynağı olacaktır.

Çocuğum et yemiyor!

Okul öncesi dönem boyunca büyüme ve gelişme çok hızlı olduğu için çocuklarımızın beslenmesini iyi ayarlamak çok önemlidir. Bazı okul öncesi çocuklar, ebeveynleri vejeteryan olmamasına rağmen doğuştan hayvansal yiyecek tüketmeye duyarlıdırlar ve bazen her tür eti reddetmektedirler. Eğer çocuk vejeteryan diyet tüketiyor ve bunda direniyorsa çocuğun enerji ve besin öğesi ihtiyaçlarının karşılanabilmesi için diyetinde çeşitlilik sağlanmalıdır. Vejeteryan çocukların; kalsiyum, demir, B12 vitamini ve proteinin iyi kaynaklarına ihtiyaçları vardır. Et tüketiminin olmaması süt ve ürünleri ile yumurta tüketmenin önemini daha da arttırır. Yumurta, süt ürünleri, kurubaklagiller ve yağlı tohumlarla beslenmesini desteklemeli, posadan zengin olmayan bir beslenme programı oluşturmalısınız.
 

  1. Posalı gıdalara dikkat!

Vejeteryan çocuklarda diyet gereksinimden daha çok posa içerirse çinko, demir, kalsiyum gibi minerallerin ve diğer besin öğelerinin emilimi engellenmektedir. Bol sebze, meyve tüketimine devam ediniz fakat kabuklarını soyarak tükettirmelisiniz! Büyüme çağında, kepekli ürünler yetişkinlerden farklı olarak düşük miktarlarda tüketilmelidir.

  1. Yumurta

Özellikle et tüketmeyen bebek ve çocuklarda protein ve demir desteği için yumurta olmazsa olmazımızdır. Çocuğunuz eğer katı halde yumurtayı sevmiyor, tüketmemekte ısrar ediyorsa çorbalara terbiye yaparak tükettirebilirsiniz!

  1. Kurubaklagiller

Baklagiller (nohut, fasulye, mercimek vb)  protein, mineral ve lif ile yüklüdür. Ana öğünlerde esas yemek olarak kurubaklagil veya yumurtalı bir yemek bulundurunuz. Kurubaklagillerde sadece ana öğünlerde faydalanmak yerine; humus şeklinde hazırladığınız kurubaklagil harcını dilerseniz ekmek üstüne sürerek çocuğunuz için keyifli bir atıştırmalık alternatif geliştirebilirsiniz.

  1. Süt grubu

Protein ve kalsiyum deposu, süt ve ürünlerini mutlaka tükettirmelisiniz! Süt ürünlerini yoğurt, ayran, süt, muhallebi, ev yapımı milkshake şeklinde farklı alternatiflerle sunabilirsiniz. Çocuğunuz hala tüketmemekte ısrar ediyorsa süt-yoğurt yerine soya sütü; peynir, yumurta yerine soyadan yapılmış “soya eti veya soya kuşbaşısı” gibi yiyecekleri tüketiniz. Bu durumda da B12 vitamini ve kalsiyum alımınıza daha fazla dikkat etmelisiniz.

  1. Balık

Balık tüketmediğinizde günde 2 porsiyon omega-3 yağları içeren besinleri tüketin. Bunların 1 porsiyon değerleri; bir yemek kaşığı (10 ml) kanola veya soya yağı; bir yemek kaşığı (10 ml) keten tohumu yağı; 1 yemek kaşığı (10 g) ezilmiş keten tohumu; 2 avuç (60 g) cevizdir. Kabuklu sert meyveler ve yağlı tohumlar fazla miktarda yağ içerdiğinden önerilenden daha fazla tüketmemeye özen gösteriniz.

VUCÜDUMUZUN FİLTRESİ KARACİĞER

Birçok ilacın ve besinlerle alınan kimyasal maddenin işlemden geçip kullanılabilir forma getirildiği yer olan; hayati fonksiyonlara sahip vücudumuzun yönetim kurulu başkanı ve filtresi organımız karaciğer, karnın sağ üst kısmında yer almaktadır. Ana fonksiyonlarından birisi ise kandan gelen toksinleri alıp, parçalayarak vücuttan atmaktır. Aynı zamanda insülin dâhil birçok hormonla da etkileşim halindedir. Bu kadar fazla görevi olan karaciğere iyi bakmazsak peki ne olur?
Günümüzde artık çocuklarda dahi görülmeye başlanan, toplumda her 4-5 kişiden birinin sahip olduğu, yağ içeriği %10 un altında olan karaciğerde bu oranın artması sonucunda karşımıza bir sorun halinde çıkmakta olan karaciğer yağlanması… En sık görülme sebepleri;

  • Şişmanlık
  • Protein enerji malnütrisyonu
  • Açlık ve aşırı kilo kaybı
  • Diyabet
  • İnsülin direnci
  • Aşırı alkol tüketimi

Artan şişmanlık ve obezite prevelansı hem karaciğer yağlanmasının nedeni hem de sonucu olabiliyor. Bir de bonusumuz var insülin direnci…
Artan karın bölgesi yağlanması karaciğer yağlanmasını tetiklerken insülin direnci derinleşmekte ve bel çevresi genişliği daha da artmakta, bel kalınlaştıkça inflamasyon süreçleri derinleşmektedir. Neticede de bu süreçler karaciğerdeki detoks süreçlerini etkileyip daha fazla kilo kazanımına neden olmaktadır. İşte bu noktada beslenmenizin önemi devreye girmektedir. Size uygun beslenme programıyla bu kısır döngüyü kırılabilir; kırıldıkça da daha hızlı kilo kaybını sağlayabilirsiniz. Yapılan çalışmalar karaciğer yağlanması olan kişilerde mevcut kiloda %3 azalma sağlanması sonucu karaciğer yağlanmasında gerilemeye gidilebileceğini göstermektedir.
Peki filtreyi temiz tutacak SÜPER besinlerimiz neler?
Enginar
 Safra sıvısının daha kolay akışını sağlayarak karaciğere binen yükü azaltır. İçeriğindeki vitamin ve mineralleri yeterli miktarda alıp kullanmak için saplarıyla beraber tüketmeniz önemlidir.
 Kırmızı renkli meyve ve sebzeler
Karaciğer yağlanmasına karşı antioksidan desteği için antioksidan, C vitamini ve likopenin en güzel kaynaklarından olan domates, kızılcık, kırmızıbiber gibi besinleri mutfağından eksik etmezseniz, karaciğerinizi mutsuz etmezsiniz…
 Tam buğdaylı tahıllar
 
Tam buğdaylı ekmek, yulaf kepeği, çavdarlı gevrek gibi kompleks karbonhidrat bakımından zengin tahıl grubu besinler aynı zamanda liften de zengin olduğundan her gün uygun miktarlarda tüketilmelidir.
 Sarımsak
 Alisin ve selenyum içermesi nedeniyle karaciğere en dost besinlerdendir diyebiliriz. Yemeklerinizden sarımsağı karaciğerinizden selenyumu eksik etmemelisiniz!
 Kaliteli yağlar
Bu kısımdaki yağlara doymamış hatta çoklu doymamış yağları dâhil ediyoruz. Bunlar ceviz fındık badem gibi kuruyemişlerde bulunurken, hindistan cevizi yağı, zeytinyağı yine bu gruptadır. Yağ değişimi olduğunu ve dozajını unutmadan beslenmemizde bu yağlara da mutlaka yer açmayı unutmayın.
Besinler ilacınız, ilacınızı besinler yapıp; tüm bunlarla mutfağınızı renklendirip, karaciğer yağlanmasına savaş açmayı unutmayın!